Ne Olacak Şu “Basra”nın Hali?!..
Aslında arıcının hali mi demeliydik? Arıcılar arasında ‘basra’, ‘böcek’, bilimsel adıyla ‘çam pamuklu koşnili’, latincesi ‘Marchalina hellenica’; asıl olarak kızılçam, biraz da halep ve fıstık çamı üzerinde yaşayan, ağacın özsuyu emerek beslenen ve üreyen bir böcek. Sonu balla bitiyor diye ağacın özsuyunu tatlı gereksinimi için emdiğini sanmayın; protein gereksinimi için emiyor. Özsuyunda protein az olduğu için de çok miktarda emiyor, fazla gelen tatlı özsuyunu da yan ürün olarak çıkarıyor. Tabii o zaman da arılara ve bize gün doğuyor. Arılar, ‘balçiği’ denen bu ‘şebnemi’ emip, bala dönüştürdükten sonra ortaya ünlü ‘salgı balı’ çambalı çıkıyor.
“Koşnilin yayılım alanı ve yaşam döngüsü, coğrafyaya, sıcaklığa, neme ve yüksekliğe göre nasıl değişir, bu parametreler değiştikçe koşnilin nüfusu ve ‘bal verimi’ nasıl etkilenir? Yayılım alanlarına göre koşnil sayısı ve ‘bal verimi’ ne kadardır, yıllara göre nasıl değişir? Kaç koloni arıyı ve kaç arıcı ailesini ‘besler’? Gelecek yıllar için bir öngörüde bulunmak olanaklı mıdır?” diye sorarken ve durumu anlayıp politikalar geliştirmeyi amaçlarken, iklim değişikliği kapımıza dayandı.
“İklim değişikliği; hayatta kalma, üreme kapasitesi ve yaşam alanını azaltmaktadır. Sıcaklık ve nemdeki bu değişim özellikle dünya çam balının %90- 92 civarını üreten ülkemiz için tehdit oluşturacağı düşünülmektedir. Son üç yıldır yapılan saha çalışmaları çam pamuklu koşnilinin kuzeye ve yükseğe doğru hareket ettiğini göstermektedir. Yıllık takviminde de kayma gözlenmektedir. Çam balının oluşumunu sağlayan ana etken olan çam pamuklu koşnilinin yaşamı ve yılık döngüsünde küresel ısınmadan dolayı oluşabilecek etkiler üzerine araştırmalar yapılmasını zorunluluk haline getirecektir.” diye yazmıştık daha Nisan ayında.
“Kızılçam kuşağı kendi içinde; Kıyı kuşağı (<100 m), Alt kızılçam kuşağı (100-300/400 m), Orta kızılçam kuşağı (300/400-800/900 m), Üst kızılçam kuşağı (800/900-1200 m) arasında ayırt edilebilmektedir (Kantarcı, 1982; Kantarcı, 2005a, b).
Basralı kızılçam ormanları 100-500 m yükseltiler arasında %11,9-14,8 oranlarında yoğun olarak bulunmaktadırlar. İkinci bir yoğunlaşma 600-900 m yükseltiler arasında %8,4-8,5 oranlarındadır (Kantarcı, 1994a).
Yükseltisi 100 m’nin altında olan arazide basralı kızılçam ormanı oranı %7,4 ‘tür. Kıyı kuşağı kızılçam ormanlarında basralı ormanların azlığı yerleşimlerin ve tarım alanlarının daha geniş alanı kaplaması ile ilgili değildir. Burada kullanılan değer <100 m kuşağında mevcut kızılçam ormanları içinde basralı olanların oranıdır. Bu oranın düşüklüğü; kıyı kuşağındaki kızılçam ormanlarında basralı kızılçamların ısınma/kuraklaşma sürecinde kurumasına bağlı olabilir.
Basralı kızılçam ormanlarının alanı ve oranı 900 m yükselti basamağından sonra azalmaktadır. Gerçekte çam pamuklu koşnili iklimdeki ısınma ve kuraklaşma sürecine bağlı olarak 1000-1200 m basamaklarına doğru yer değiştirmektedir. Isınma devam ettikçe koşnilin daha yukarılara tırmanacağı anlaşılmaktadır. (Muğla Kızılçam Ormanlarında Arıcılık Ormancılık İlişkileri – MAYBİR Editörler: Prof. Dr. Mustafa AVCI, Doç. Dr. Mehmet KORKMAZ)
Bu çalışmadaki öngürünün izini sürerek son üç yıldır sahada gözlem yaptığımızı söylemiştik. Geçen sene yukarıdaki tabloda açıklanan, Kıyı kuşağı (<100 m), Alt kızılçam kuşağı (100-300/400 m)’nda yer alan Marmaris havzasına çok az çam balı hasat edildi, hatta yöre arıcıları bu durumun “doğal afet” sayılıp sayılamayacağını sorguladılar. Bizim de proje alanımız olan bu havzada Hisarönü-İçmeler hattında yer alan Orhaniye, Turgut, Bayır ve Osmaniye köyleri boyunca işaretli kızılçam ağaçlarında bu sene yaptığımız gözlemler durumun ciddiyetini bir kez daha ortaya koydu.
Bu yükseklikte koşnil Mart ayının son haftası yumurta aşamasına geçer; ağaçların kabuk altları her biri 200-300 yumurta içeren beyaz pamukçuklarla dolar. Bu sene hem pamukçuk, yani yumurta aşamasına geçen ergin böcek sayısı hem de her bir pamukçuk içindeki yumurta sayısında ciddi bir azalma gözlendi. Yumurta sayıları ortalama 100-150 civarına düşmüştü. Bu durum, bundan sonra başka bir olumsuzluk yaşanmasa bile sonbahardaki bal hasadında ciddi bir azalma olabileceğinin göstergesi olarak yorumlanmalı. Bu durum bölge arıcılarından gelen bilgilere göre tüm Muğla için geçerli; alt yüksekliklerdeki basralı alanlardaki koşnil sayısında ciddi düşüşler var.
Muğla, ülke arıcılığında bal üretimi ile arılı kovan varlığı ve arıcı sayısı bakımından ön sıradadır ve dünya çam balı üretim merkezi konumundadır. Bunu da basralı çam balı üretim alanlarına borçludur. Çam balı üretim alanları bölgesel olmasına rağmen, üretimi ülkeseldir. Her sonbaharda, koşnilin salgısının arttığı çambalı üretim sezonunda, Muğlalı ve Anadolunun değişik illerinden gelen ‘dışarıdan’ arıcılara ait yüzbinlerce kovan basralı alanlarda konaklar.
İklim değişikliğine bağlı sıcaklık artışı, nem azalışı, artan ve şiddetlenen yağışlar, ama daha önemlisi öngülemeyen hızlı mevsimsel değişiklikler çambalı üretimimizi de öngörülemez hale getirmektedir. Bu durum sadece basralı alanlardaki verim düşüklüğü nedeniyle değil, arılarını güçlendirmek ve çambalı sezonuna hazırlamak için ‘yaylaya’ giden Muğlalı ve yayladan gelen ‘dışarıdan’ arıcıların bu bahar düzensiz ve beklenmedik yağış-sıcak hava dalgası döngüsü ile karşılaşmaları ve çambalına güçsüz kovanlarla girmek zorunda kalabilecek olmaları nedeniyle de çambalı üretimini düşürebilecektir.
Henüz önümüze çıkmayan ama sırada bekleyen bir diğer sorun ise, ‘konaklama’larda yaşanabilecek olumsuzluklardır. 66 bin hektarlık ‘dar’ bir alanda konaklayan çok sayıda arıcının ve kovanın oluşturduğu sorunlara çözüm amacıyla yapılan bir çalışma sonucunda Muğla’da arıcı konaklamaları merkezi olarak yönetilmektedir. Konaklama noktalarının sayıları, yerleri ve kapasiteleri her yıl güncellenmektedir. Yaklaşık 14 bin konaklama noktasında hangi arıcının, ne zaman, kaç kovanla konaklayacağı önceden belirlenmekte ve izlenmektedir.
Öncelik elbette Muğlalı arıcılara ait olarak, yerli ve yabancı arıcılar tecrübelerine ve alışkanlıklarına göre en verimli olduğunu düşündükleri noktalara konaklamaya çalışmaktadırlar. Sözünü ettiğimiz toplam verimdeki düşüş tehlikesi asıl olarak alt kotlardaki düşüşten kaynaklanacağı için, toplam konaklama noktalarının neredeyse dörtte birini oluşturan bu yüksekliklerdeki noktalarda verim düşüklüğü endişesi arıcılarımızı üst kotlardaki yörelerde nokta arayışına itebilecek ve bu da İl Tarım ve Orman, MAYBİR ve TAB’ın çabalarıyla ancak bir düzene, alışkanlığa ve huzura kavuşmaya başlayan konaklamalar konusunda yeni ve üstelik öngörülemeyen sorunlara yol açabilecektir.
İklim değişikliğinin etkileri üzerine yapılacak araştırmalar artık sadece kızılçam ekosisteminin korunması ya da çambalı üretiminin sürdürülmesi için değil, ortaya çıkabilecek sosyal ve ekonomik sorunların önüne geçmek için de bir zorunluluktur.
Şamil Tunçay Beştoy – ÇARIK